Yeterince Güzel Değilim
02/03/2024Her Şeyin Suçlusu Benim
02/03/2024Aslı Hanım gerçekten sıkışmıştı. 10 yıldır çalıştığı iş yerinde bir türlü terfi alamamıştı. Ondan sonra işe başlayanlar, başına amir olmuşlardı. Galiba ben bu iş için uygun değilim diyordu. Eşi ile sorunlar yaşıyordu. İyi bir eş olmadığını düşünüyordu. Çocukları artık onu saymıyordu. Ergenliğe girmişler ve asileşmişlerdi. Onları iyi yetiştiremediğini düşünüyordu. Kendini hiç ifade edemediğini, hiçbir şeyi iyi yapamadığını, artık pes ettiğini söylüyordu. “Sanki bu dünyada yerim yokmuş gibi geliyor bana. Hep insanlardan kaçmak istiyorum. Yalnızken huzur buluyorum. Yanımda biri varken hep beni beğenmeyecekmiş gibi geliyor” diyordu. Zaten o da kendini beğenmiyordu. Hiçbir zaman iyi hissetmemişti kendisi hakkında…
Ya çok özgüvenliyizdir kendimiz hakkında; yeteneklerimiz, özelliklerimiz, her şeyimizle barışık yaşarız. Onlar bizim, biz olmamızı sağlayan parçalarımızdır. Mükemmel olmaları gerekmez, iyi hissetmemiz için… Mutluyuzdur, sahip olduğumuz her parçamız için.
Ya da çok özgüvensizizdir. Bizi biz yapan hiçbir şey yeterince anlamlı değildir. Yeterli değildir. Hep değersizdir, başkalarının yanında. Korkularımız, kararsızlıklarımız, yarım bırakmışlıklarımız vardır. Kendimizi ifade etmeye çekiniriz. Mutlu değilizdir kendimizle…
Özgüvenli olmak bizi yüceltirken, özgüven eksikliği varlığımızı, duygularımızı, düşüncelerimizi aşağı çeker. İş hayatımızda, özel hayatımızda, sosyal hayatımızda hep bunun getirdiği sıkıntıları yaşarız. Hiçbir şey için, yeterince iyi hissetmeyiz kendimizi. İyi bir eş, iyi bir çalışan, güzel bir kadın gibi hissetmeyiz, ne kadar güzel olsak da… Kısacası hep çıtanın altında kalırız. Bazen çıtayı göremeyecek kadar aşağıdan bakarız ona. Hep biz suçluyuzdur. Çünkü yeterince iyi değilizdir. Bir şey yaşıyorsak, olumsuz sebebi bizizdir.
Aslı Hanım mutsuzdu. Konuşmamızda bu dünyada yerim yokmuş gibi geliyor demişti. Ne zamandır böyle hissettiğini sorduğumda, “Çok uzun zaman oldu. Hep, sanki, kimse için bir anlamım yok, ben olmasam da bir şey fark etmez onlar için, gibi geliyor” dedi.
Özgüven duygumuz bebeklikten itibaren başlar. Anne karnından çıktığı anda, bebek, güven duygusunu arar. Anne sıcaklığı, o güven duygusunun sembolüdür. O yüzden doğumdan itibaren, bebek anne temasının yoğun olması istenir. Daha sonra aile çatısı altında olgunlaşır ve çevreyle temasta ilk filizlerini verir. Ama en önemli zaman dilimi, bebeklik ve çocukluk yıllarıdır…
Aslı Hanım, mutlu bir çocukluk geçirdiğini, evde ağabeyi ve anne babası ile yaşadığını, o yıllarda hep cıvıl cıvıl neşeli olduğunu söyledi. Hatta çok konuştuğu için geveze diye takılırmış herkes. Sonra bir daha hiç öyle konuşamamıştı isteyerek. Ne zaman sustuğunu sorduğumda “Bilmem, galiba 6 yaşlarındaydım. Hiç unutamam… Ağabeyimi çok severdim. O benden çok büyüktü. Liseye başlamıştı. Bir gün arkadaşları ile buluşmaya gidecekken çok ağlamıştım, beni de götürsün diye. Annem ağabeyimi zorladı, o da razı oldu, istemeden. Tam buluşma yerine yanaşmıştık, durdu ve bana ‘Bana bak, orada hiç konuşmayacaksın, yokmuş gibi duracaksın. Sakın varlığını hissettirme bana’ dedi. Çok utanmıştım ve üzülmüştüm. Çocukluk işte ağabeyim beni beğenmiyor, benden utanıyor, demek ben utanılacak biriyim gibi düşünmüştüm. Hiç sesim çıkmamıştım o gün. Kimse de varlığımı hissetmemişti. Dönüşte ağabeyim ‘Ne oluyor ufaklık? Küs müyüz?’ demişti. Hatırlıyorum, çocukluk işte. Halbuki ağabeyim, gevezeliğim yüzünden öyle demişti muhtemelen” dedi.
Aslı Hanım o gün yok olmayı başarmıştı. Hatta ağabeyinin bu isteğini, hayatına kural olarak uygulamıştı farkında bile olmadan. Sessizliği bir süre sonra kendini yetersiz hissetmesine sebep olmuştu. Çünkü haklı bile olsa susmayı tercih ediyordu. Aslı Hanım’la beraber o güne ait duygularına giderken çok fazla duygu boşaldı. Ağabeyine olan kırgınlığı çok büyüktü. O yüzden hala bile aralarında bir duvar vardı. Kırgındı ona. Bir süre çalışıp boşaltınca daha iyi hissetmeye başlamıştı. Sıra kendine ait kurduğu yetersizlik düşüncelerine gelmişti. Onları da boşaltınca çok rahatladı. “Üzerimden sanki bin ton ağırlık kalktı gibi geliyor” dedi. Sonraki konuşmamızda kendini çok daha iyi hissettiğini söylüyordu. Yıllar sonra ağabeyi ile eskilerden uzun uzun konuşmuş, beraber güzel vakit geçirmişlerdi yeniden…