
Demli Bir Bardak Çay Koyarsın Fincana Keyifle, Ya İçersin, Ya İçemez…
02/03/2024
Enerji Emen Şehir Hayatı
02/03/2024
Ne güzel dengesi vardı her şeyin eskiden… Herkes birbiriyle paylaşabilirdi dertlerini. Anneler büyükannelerle, mahalleliler komşularla, çocuklar büyüklerle… İçli dışlıydı herkes. Çok uzak değil, televizyonda izlediğimiz seksenler sıcaklığındaydı her şey. Omuz omuza giderdi tüm sıkıntılar. Rekabet yoktu her yerde, kıyasıya. Birimizin sıkıntısı, hepimizin olurdu. Şimdi yalnız masallarda kalan bu anlar, kızıma bile ütopik geliyor. Ne zaman, ‘Yavrum gel, konuşalım’ desem, tabletinden kafayı kaldırıp ‘Of anne ne konuşacağız?’ demesi beni ne kadar üzse de, maalesef bu sadece benim başımdaki bir durum olmaktan çıktı. Giderek yalnızlaşan bireyler olduk.
O kutuların içindeki sanal dünyalar aldı götürdü, birlikteliğin verdiği hazzı. O yüzden aynı evin içinde yaşayan yalnızlar orduları oluştu. Geçen gün kızımla gittiğimiz yemekte, cep telefonuyla ilgilenmesin diye konuşma yaparken farkettim ki restoranda, yaşlı genç herkesin elinde cep telefonu var. Kimse birbiriyle konuşmuyor. Herkes telefonuyla iletişimde…
Bu yalnızlığı uzun yıllar önce yurtdışında yaşarken hissetmiştim. İlk gittiğimde insanların sürekli okuyor olması çok hoşuma gitmişti. Her yerde ellerinde bir gazete, bir kitap hemen okumaya başlıyorlardı. Sonraları anladım ki, kültürlerin getirdiği bir uzaklık içindelerdi birbirlerine. Yolda kimse birbirine selam vermiyor, metroda, trende merhaba demiyordu. Sebepsiz konuşmuyorlardı. Göz teması kurmaktan kaçınıyorlardı. Bakıyorlar ama seni görmüyorlardı. Kocaman bir kalabalık vardı. Ama bir o kadar da yalnızlık. Ondan kaçtıkları için, kitaplara, dergilere sığınıyorlar, onlarla paylaşıyorlardı. Bayağı ilgimi çekmişti bu halleri. Yolda birisi ölse dönüp bakmayacak gibi bir halleri vardı. Okuduklarına baktığımda ya cinayet ya da seks haberlerini anlatan o tarz gazeteler veya kitaplardı. Benim Avrupa kültürüyle ilgili ilk hayal kırıklıklarım böyle oluşmuştu. Oysa ne çok imrenirdim onların bu kadar kültürlü olmalarına… Aynı şimdi kızımın Amerikan filmlerindeki Amerikan rüyasına inanması gibi…