Gül Hanım’ın Mutsuzluğu
Gül hanım yaşamak istemiyordu, mutsuzluğu her yanını sarmıştı. “Hayat bana çok ağır geliyor, bir daha mutlu olamayacağım, seveceğim birine rastlamayacağım, rastlasam da hak etmiyorum, hayatım hep üzüntüyle geçecek, yaşamak istemiyorum.” diyordu. Aslında gelmek istememiş, ablası onu zorla getirmişti. “Yaşananları hiç kimse değiştiremez, yaşadıklarım çok ağır geliyor.” diyordu. 20’li yaşların sonlarındaydı. Aşırı zayıflıktan derisinin altındaki kaslar seçiliyordu. Gözlerinin altı gri bir derinlik içindeydi. Etrafına yoğun bir nikotin kokusu saçıyordu. Kardeşinin uyuyamadığını, iştahının hiç olmadığını söylemişti ablası. Annesiyle beraber yaşıyordu. “Annem olmasa çoktan yaşamaktan vazgeçerdim.” diyecek kadar mutsuzdu. Ne kadar zamandır böyle hissettiğini sorduğumda, “O uğursuz günden beri böyleyim.” diye cevap verdi. Anlatmaya başladı. “Bir yıl önce düğün günümde eşimi kaybettim. Benim yüzümden öldü. Onunla birlikte ben de öldüm. Artık aldığım her nefeste, onu kaybettiğim için acı çekiyorum. Bir daha hiç mutlu olamayacağım.” diyordu. Hayattan mutluluğu tamamen çıkardığımızda geriye gerçekten dayanılmaz bir süreç kalır. Gül hanım kendini bu sürece mahkum etmişti, anlatmaya devam etti; “Aslında hatırlamak bile istemiyorum o uğursuz günü. Keşke hiç yaşanmasaydı. O gece çok huzursuz uyumuştum, kalktığımda gergin ve mutsuzdum. Düğün heyecanına vermiştim her şeyi. Eşimse aksine çok rahat görünüyordu. Sadece onun bu haline sinir olduğum için düğün arabasının süslenmesini beğenmeyip arabayı tekrar süsletmesi için gönderdim”.
Aradan saatler geçip eşi dönmeyince içine bir yangın düşmüş Gül hanımın. Gelen kaza haberi üzerine yıkılmış. “Sanki yaşam benim için orada son buldu, eşim benim yüzümden ölmüştü. Ben onu göndermesem o kaza olmayacaktı.” diye hayata ve kendine küsmüş. Yaşadığı üzüntünün yarattığı stres Gül hanımda depresyona sebep olmuş, kendisine karşı olan kızgınlığı bu durumdan çıkması için çaba harcamasını engellemişti çünkü bu durumdan kendini suçluyor ve bir şekilde cezalandırıyordu. O güne gidip, orada yaşadığı duyguları ve stresi boşaltıp Gül hanımı rahatlattık. Eşiyle yüzleştirerek ondan af dilediğinde çok rahatlamıştı. Artık olanları kabullenmişi kendini ve kaderini affetmişti. Yaşama dönmeye karar vermiş, yaşasa eşinin de onu çoktan affedip hayatını yaşamasını isteyeceğini hissetmişti.
Görüşlerinizi yazın.